08-22-2006, 07:42 PM
Bim'e doğru yola çıktım. zaten iki adım ötesi bim. annemin terliklerini
giyip çıkayım lan dedim, kim iki saat şimdi bağcık bağlayacak. ama
olgun
bir erkek insanda eğreti duran şeylerin başında anne terliği geliyormuş
canlar, ben bunu anladım.
bim her zamanki gibi sakindi. klima çalışıyor ama soğutmuyordu. nasıl
bir
klima lan bu diyerek incelemeye başladım. ama görevli beni balici
sandı,
çünkü ayaklarımda da acayip terlikler altımda çamaşır suyu sıçrayıp da
rengi atmış bir pijamayla pek de güzel bir gaspçı havası veriyordum.
"abi bu klima üflemiyor galiba" dedim. ama cevap vermedi, işine döndü.
tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum. pek bir tanıdık.
sanki
bir zamanlar kulağıma "aşkım" ,"seni seviyorum" diyen bir ses.
yavaşça arkamı döndüm. Evet, eski sevgilimdi bu. bir zamanlar sevdiğim
kadındı. bir zamanlar elele tutuşarak mal gibi gezdiğimiz kadın. şimdi
nişanlısıyla bim'e gelmiş alışveriş yapıyordu. bir zamanlar aşık
olduğum
kadındı bu.
evet bir zamanlar uğruna canımı verebileceğim kadındı bu.
ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce bunlar birden irkildi ve
hemen arkasını döndü. ben, beni görmesinler diye hızlıca aşağıya
eğildim
ama
lanet olası bim'de raf diye bir şey yok ki. tansaş olsa arkadaki adam
seni
göremez ama raf yerine kolilerde ürün sergileyen bim sayesinde
saklanamadım.
peki size sorarım. siz arkanızı döndüğünüzde, devekuşu gibi
saklandığını
sanan ama ayağında ufak numara anne terlikleriyle sıçar gibi çömelmiş
ve
kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne yaparsanız? işte onlar da öyle
yaptılar. bastılar kahkahayı. yavaş ve gurur yıkılmışça ayağa kalktım.
gözlerine baktım. bana baktı, mahzun bir bakış görmek isterdim ama alay
ediyordu resmen. ayaklarıma bakıyordu. anne terliği giymiş, parmakları
ucundan çıkmış bir ayak. buydum işte. sen bu adamla bir zamanlar
çıkmıştın. şimdiki sevgilin çok iyi giyinmiş ama bir bak bakayım ona.
bim'de bu şıklık? sence de biraz samimiyetsiz değil mi? ben en azından
yakışıyorum buraya. içimden geldiği gibiyim.
böyle düşündüm ama sonra hassiktir dedim. adam kapmış kızı, ben de
lavuk
gibi pijamayla terlikle geziyorum. kim naapsın lan beni. "nasılsın
görüşmeyeli?" dedim. "iyiyim" dedi. "ne güzel" dedim. "hıhı" dedi.
gittikçe gerginleşiyordu ortam. yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye
baktım ama
"nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez" düşüncesi hasıl olduğundan
zerre
s..kinde değildim herifin. adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle
meşguldu.
"niye böyle olduk biz?" der gibi baktım. "ne diyorsun?" der gibi baktı
bana. "niye böyle olduk diyorum?" der gibi tekrar baktım. "ne diyorsun
anlamıyorum" der gibi tekrar baktı bana. "neyse s..ktir et" der gibi
baktım. s..tir etti alışverişe devam etti. bir güle güle demeden.
gözyaşlarımı saklayarak elimden düşürdüklerimi aldım ve kasaya gittim.
bir
de peçete aldım, gözyaşlarımı silmek için. kasadaki görevli yine
baliciymişim gibi baktı bana, "paran var mı" der gibi baktı bana, bana
bakmasın artık kimse. al lan paranı der gibi uzattım, para üstü
beklemeden
çıktım ama sonra hemen geri dönüp şahsiyetsizce aldım paranın üstünü.
tam
çıkacakken fiş almayı unuttuğum aklıma geldi. dönüp onu da aldım. mina
koyim, bir romantizm de yaşayamadık be.
eve giderken serkan geldi yavaşça yanıma. tek dostum, yoldaşım, üzgün
olduğumu anlayabilen tek insan.
"abi bir şey diycem. pijamanın kıçında delik var, kıçın gözüküyor, baya
bir büyük"
o günden beri evdeyim. bim'e de kapıcıyı yolluyorum.
giyip çıkayım lan dedim, kim iki saat şimdi bağcık bağlayacak. ama
olgun
bir erkek insanda eğreti duran şeylerin başında anne terliği geliyormuş
canlar, ben bunu anladım.
bim her zamanki gibi sakindi. klima çalışıyor ama soğutmuyordu. nasıl
bir
klima lan bu diyerek incelemeye başladım. ama görevli beni balici
sandı,
çünkü ayaklarımda da acayip terlikler altımda çamaşır suyu sıçrayıp da
rengi atmış bir pijamayla pek de güzel bir gaspçı havası veriyordum.
"abi bu klima üflemiyor galiba" dedim. ama cevap vermedi, işine döndü.
tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum. pek bir tanıdık.
sanki
bir zamanlar kulağıma "aşkım" ,"seni seviyorum" diyen bir ses.
yavaşça arkamı döndüm. Evet, eski sevgilimdi bu. bir zamanlar sevdiğim
kadındı. bir zamanlar elele tutuşarak mal gibi gezdiğimiz kadın. şimdi
nişanlısıyla bim'e gelmiş alışveriş yapıyordu. bir zamanlar aşık
olduğum
kadındı bu.
evet bir zamanlar uğruna canımı verebileceğim kadındı bu.
ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce bunlar birden irkildi ve
hemen arkasını döndü. ben, beni görmesinler diye hızlıca aşağıya
eğildim
ama
lanet olası bim'de raf diye bir şey yok ki. tansaş olsa arkadaki adam
seni
göremez ama raf yerine kolilerde ürün sergileyen bim sayesinde
saklanamadım.
peki size sorarım. siz arkanızı döndüğünüzde, devekuşu gibi
saklandığını
sanan ama ayağında ufak numara anne terlikleriyle sıçar gibi çömelmiş
ve
kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne yaparsanız? işte onlar da öyle
yaptılar. bastılar kahkahayı. yavaş ve gurur yıkılmışça ayağa kalktım.
gözlerine baktım. bana baktı, mahzun bir bakış görmek isterdim ama alay
ediyordu resmen. ayaklarıma bakıyordu. anne terliği giymiş, parmakları
ucundan çıkmış bir ayak. buydum işte. sen bu adamla bir zamanlar
çıkmıştın. şimdiki sevgilin çok iyi giyinmiş ama bir bak bakayım ona.
bim'de bu şıklık? sence de biraz samimiyetsiz değil mi? ben en azından
yakışıyorum buraya. içimden geldiği gibiyim.
böyle düşündüm ama sonra hassiktir dedim. adam kapmış kızı, ben de
lavuk
gibi pijamayla terlikle geziyorum. kim naapsın lan beni. "nasılsın
görüşmeyeli?" dedim. "iyiyim" dedi. "ne güzel" dedim. "hıhı" dedi.
gittikçe gerginleşiyordu ortam. yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye
baktım ama
"nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez" düşüncesi hasıl olduğundan
zerre
s..kinde değildim herifin. adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle
meşguldu.
"niye böyle olduk biz?" der gibi baktım. "ne diyorsun?" der gibi baktı
bana. "niye böyle olduk diyorum?" der gibi tekrar baktım. "ne diyorsun
anlamıyorum" der gibi tekrar baktı bana. "neyse s..ktir et" der gibi
baktım. s..tir etti alışverişe devam etti. bir güle güle demeden.
gözyaşlarımı saklayarak elimden düşürdüklerimi aldım ve kasaya gittim.
bir
de peçete aldım, gözyaşlarımı silmek için. kasadaki görevli yine
baliciymişim gibi baktı bana, "paran var mı" der gibi baktı bana, bana
bakmasın artık kimse. al lan paranı der gibi uzattım, para üstü
beklemeden
çıktım ama sonra hemen geri dönüp şahsiyetsizce aldım paranın üstünü.
tam
çıkacakken fiş almayı unuttuğum aklıma geldi. dönüp onu da aldım. mina
koyim, bir romantizm de yaşayamadık be.
eve giderken serkan geldi yavaşça yanıma. tek dostum, yoldaşım, üzgün
olduğumu anlayabilen tek insan.
"abi bir şey diycem. pijamanın kıçında delik var, kıçın gözüküyor, baya
bir büyük"
o günden beri evdeyim. bim'e de kapıcıyı yolluyorum.